Günlerce Kuş Peşinde Olmak

Yazan: Lider Sinav (16-25 Nisan arazi anılarım)

Kuş gözlemlemek bir keyif, bir iş, bir hobi ve daha fazlası benim için. Hayatım adeta kuşlara giden yolda öğrendiklerimden ibaret. Denir ya hani, sen plan yaparken yaşadıklarındır hayat! Bu söz benim için biraz farklı. Kuş gözlerken ve gözleme giderken yaşadıklarım ve tanıdıklarım benim hayatım. Çocukluğumdan beri kuş gözlem hayatımdaydı. Gittiğim her yerde kuşları görürdüm, bulurdum. Tarifsiz bir mutluluktu kuşları görmek ve tanımak. Bu gerçek hala aynı, değişemeyen bu gerçek şanslıyım ki bugün benim işim. Haliyle kuş gözlemek için uzun süreler harcıyorum.

İşim dedim ya, şu an Doğa Araştırmaları Derneği’nde çalıştığım proje ‘’Yeni Bir Metodoloji Kapsamında Türkiye’de Tehlike Altındaki Türler İçin Eylem Planı Hazırlanması, Uygulanması ve İzlenmesi’’. Bu proje, T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ne ait. Proje tür eylem planlarının hazırlanması için yapıldığından dolayı Tür Eylem Planı’nın bir gerekliliği olan ‘türlerin durumlarının tespit edilmesi’ için arazi çalışmaları yapmaya başladık. Kış arazisi çalışmalarımız kapsamında hedef türlerimiz olan elmabaş patka, pasbaş patka, dikkuyruk, yaz ördeği ve kadife ördek için kışlama alanlarında çalışmış, kışlayan popülasyon büyüklüklerini ve türleri tehdit eden durumları araştırmıştık. Bugünlerde ise ilkbahar tüm coşkusuyla yine yeniden yaşanıyor ve ekip olarak yollardayız. Hedefimiz, kışın araştırdığımız türlerin Türkiye’deki üreyen popülasyonlarını tespit etmek, bulundukları alanlarda kaç çift olduklarını ve bu alanlarda üreme dönemini nasıl geçirdiklerini ortaya koymak.

Beş ördek türünün durumunu tespit etmek için erken üreme döneminde gidilmesi gereken yerler arasında olan ve benim çalışmam gereken yerler sırasıyla, Amasya-Yedikır Barajı ve çevresi (1 gün), Samsun-Ladik Gölü (1 gün) ve Kızılırmak Deltası (5 gün), Sinop-Sarıkum Gölü (1 gün), Samsun-Yeşilırmak Deltası (1 gün) ve son olarak Tokat-Kaz Gölü (1 gün) idi. Bu rotayı tamamlamak için 1874 km araba kullanmam gerekti. İyi oldu çünkü ilk kez toplamı bu kadar uzun süren yolculukları kendim araba sürerek yapmış oldum. Kuşlara giden yolda bir ilk daha edindim. 😉

Yedikır Barajı’ndaki arazi çalışmam öncesinde Amasya’da güne uyanmak ve sokağın karşısından gelen Yeşilırmak’ın su sesini duymak çok güzeldi. Akarsuların şehirlerin içinden geçip gitmesi durumuna Türkiye’de çok rastlamadığımdan Yeşilırmak sesiyle etkiledi beni. Amasya’nın tarihi dokusu ise başka bir hayranlık nedeni. Daha önce Kuş Atlası çalışmamda gitmiştim ancak bu şehri deneyimleme şansım ilk kez oldu. Güzel oldu.

Yedikır Barajı ve çevresindeki göllerde geçmişte Kuş Atlası yapmıştım. Kızılboyunlu batağanları kur yaparken izlemek heyecan vericiydi çünkü bu küçük göllerde görmeyi beklemiyordum onları. O günkü ekip arkadaşlarıma yine yeniden geldim buraya mesajı attıktan sonra çalışmalarıma devam ettim. Gün içinde boğmaklı toygarlar, ağaç serçeleri, tarla kirazkuşları, taşkuşları etraftakilerden birkaçıydı. Bu bölgede ördekler bakımından en zengin yer Yedikır Barajı’ydı. Baraj alanına vardığım ilk noktada halkalı küçük cılıbıtlar karşıladı beni. Belli ki bölgede ürüyorlar. Döndüler durdular etrafımda, ben de tamam gidiyorum diyip ayrıldım oradan. Ak pelikanlar ve karabataklar da barajın ortasındaki adada üremek için yer kapmışlardı kendilerine. Ergen bir akkuyruklu katalın alandaki varlığı da bana acaba burada bir çift yavrulayacak mı, neler oluyor burada sorusunu sordurttu. Çıkrıkçınlar, çamurcunlar, yeşilbaşlar, fiyular, elmabaş patkalar ve pasbaş patkalar beslenirken bu karışık ördek grubunu izlemek keyifliyfi. Bir yandan da telefonumla çıkrıkçınların ses kayıtlarını aldım.

Ak pelikanlar ve karabataklar (Yedikır Barajı), ağaç serçesi, taşkuşu ve leylek (Merzifon kırsalı).

İkinci gün Ladik Gölü’nde sisli bir sabahta etrafta neler olduğuna bakmaya başladım. Tüm gölün üzeri yüzlerce kır kırlangıcı ile kıpır kıpırdı. Kötü hava nedeniyle göçlerine bir ara mı vermişlerdi bilemiyorum ama uçan böcekleri avlayıp sayılarını azalttıkları kesin. Bu gölde ak pelikanları ve gölde üreyen karabatakları beslenirken izlemek klasik bir sulak alan manzarasını yeniden yaşattı bana. Bu gölde pasbaş patkarı çiftleşirken izledim ancak biraz sıra dışı yerlerde buldum onları. Geç üreme döneminde orada olacaklar mı merak ediyorum. Günün harikalarından biri bir çift gaga (ak kuyruklu kartallar) idi.

Ve Kızılırmak Deltası’nda çalışmak. Anlatılamaz yaşanır! Her yerde kuş kuş kuş kuşlar vardı. Burada çalıştığım 5 gün boyunca o kadar çok kuş gördüm ki adeta yüksek doz kuşlandım. İlk gözlem alanın Yörükler-mera denen bir mevki oldu. Burada elmabaş patkaları ve pasbaş patkaları buldum ancak sahanın girişinde beni karşılayan bataklık kamışçını ötüşüyle yakaladı beni. Düdükçünler, bülbüller ve çeltikçiler, biraz kuytuda kalmış olan çamur çullukları derken yağmurlu, puslu sabah bir anda yaşam doldu. Bunun sebebi ise yaşamı arayan gözlemci tarafımdır. Uzun bir aradan sonra deltada olmak paha biçilemezdi. Öyle de oldu, sonraki günlerde Kızılırmak Deltası ilkleri yaşatacaktı bana ve güzel anılarla ayrılacaktım oradan. 🙂

Kara leylek, sutavukları, leylek, gri balıkçıl, uzunbacak, pasbaş patka (Kızılırmak Deltası).

Yörükler-mera bölgesinden sonra deltanın doğusundaki göllerin herkesçe bilinmeyen taraflarında çalıştım. Ulu Göl’ün, Tatlı ve Gıcı Gölü’nün batısında kalan köylerle göller arasındaki su basan mevsimsel göl alanlarında çalıştım. Kuğular, Macar ördekleri, elmabaş patkalar, pasbaş patkalar, kızkuşları ve diğerleri ile kayıt üstüne kayıt aldım. Cernek Gölü kıyısına yakın bir yerde bulunan ziyaretçi merkezi ile Doğanca Köy’ün göl kıyış arasında kalan sazlık alanda çok sayıda saz horozu varmış. İlk kez burada fark ettim nasıl öttüklerini. Birkaç kuşu da kısa uçuşları sırasında görebildim. Bu aralar çok saklılar saz horozları. Sonbahar da görmek çok daha kolaydı sanki.

Deltada bozuk yollarda giderken her yerden sayısız erguvani balıkçıl çıkıyor, gri balıkçıllar havalanıyordu. Leylek yuvalarıyla dolmuş ağaçlar ise her taraftaydılar. Ara ara ibibikler, sarı kuyruksallayanlar, serçeler de yollarda denk geldiklerimdi. Delta’nın doğusunda bulunan göllerin batı yakasındaki çalışmalarım bitince sıra Cernek Gölü, Liman Gölü ve Uzun Göl çevresinde çalışmaya geldi. Buralar tanıdığım yerler olduğundan nostalji oldu oralarda çalışmak.

Cernek Kuş Halkalama istasyonuna Yörükler tarafından giderken solda kalan Kofa (Juncus sp.) kaplı alanlarda 3 km’lik bir yürüyüş rotası yapıldı. Bu rotada yürümeye başlamadan önce rotanın kuzeyindeki başlangıç noktasında teleskobumu kurdum ve hedef türlerimi aramaya başladım. Günlerdir kapalı olan hava sonunda açmış, sabah güneşi ile ısınıyordum ki teleskopla izlediğim yönün tersinden, kanalın denize karıştığı taraftan bir ses geldi. Duyunca bir anda bozkıra gitti aklım, bu ses… bir bozkır kuşuna ait olmalı diye düşünürken arkama baktım. Bir bağırtlak üstümden geçti, güneye doğru uçarken izledim ta ki gözden kaybolana kadar. Deltada bağırtlak kaydı var mı diye sorguladım hemen, garipti çünkü. Bana garip gelmesinde haklıymışım. Kızılırmak Deltası’nda daha önce bağırtlak gören olmamış. Bunu öğrenince sevindim doğrusu. Kuşların sürprizlerini yaşamış oldum yine yeniden.

Cernek Kuş Halkalama İstasyonu’na da ara ara uğrayıp oradaki ekiple sohbet ettiğim oldu. Tanıdık simalarla karşılaşmak da güzel oldu. Bu buluşmalar sırasında deltada dikkuyruk ürüyor mu, nedir onun buradaki durumu diye de sormuştum. Bir sürpriz de dikkuruktan gelecekti.

Hedef türleri araştırmak Kızılırmak Deltası’nda oldukça zor. Çünkü sazlarla ve suyla kaplı bu devasa alanda adalar bile var. Öyle ki, tekne turu ile 47 km’lik Ulu Göl, Uzun Göl turu yaptığımda bu adalardan uzun bir iskele bulunanın yakınlarında çok sayıda ördek çifti olduğunu kaydettim. Bu kuşları ana karadaki bir yerden gözlemek imkansız. Hem su bitkilerinin arasındalar hem de kimsesizliğin ortasındalar adeta. Tekneyle labirentler arasından geçe geçe devam eden yolculuk 4 saatten uzun sürdü. Verimli ve yorucu bir çalışmaydı.

Delta’nın doğusunda denizle göller arasında kalan sulak alanlarda çalışmaya devam ederken Boytar Kanalı’nın denize döküldüğü yere kadar gittim. Oradaki sürpriz ise bana kertik olan puflaydı. Şansıma, yaklaşık iki aydır oralardaymış. Bir ilki daha, az sayıda görülen bir kış konuğumuzu kaydederek yaşadım. Buradaki işimi bitirip Liman Gölü’nün güneyinde kalan parçalı sulak alanları araştırmaya başladım. Teleskop, dürbün, fotoğraf makinesi ve sıkışık kışlık kıyafetlerle yürürken Boytar Kanalı’na en yakın, bu kakanlın kuzeyinde kalan sulak alanda bir dikkuruk çifti gördüm. Delta için iyi kayıt olan bu kuşları bulduğumda saat 17:40’tı. Benim için görmesi ilk olmayan ama bulundukları tarih ve yer nedeniyle öne çıkan bu kayıt da bir ilk oldu benim için. Heyecanla Doğa Araştırmaları Derneği ekibine haberi uçurdum. İki gün sora aynı alanda bu kuşları göremedim. Kim bilir şimdi neredeler.

Kızılırmak Deltası’nın doğusundaki işlerim bitince nehrin denize aktığı hat boyunca denize doğru ilerledim. Nehrin içindeki adacıklarda bir çift poyrazkuşu buldum. Onun dışında çok sayıda erguvani balıkçıl, çıkrıkçın küçük ak balıkçıl, kara boyunlu batağan da nehir boyundaki gölcüklerdeydi. Burada hedef türlerimi göremedim. Gün batarken Bafra Burnu’na vardım. Burada şahane bir gün batımına tanıklık ederken mavi ve kızılın tonları bir aradaydı. Daha önce görmediğim bir deniz memelisi olan muturu da burada gördüm. Gün batımını hayranlıkla izlerken, erguvani balıkçıllar, sarı kuyruksallayanlar üstümden geçip Karazdeniz’in maviliklerine kanat çırpıyordu. Bu kuşlar kötü hava nedeniyle deltada bir süre konaklamışlardı belki de. Havanın sakin olduğu gün batımında kanatlarını Karadeniz’i geçmek için açmışlardı. Delta’daki son günümde Karaboğaz Gölü’nde çalıştım. Bu alan bir hayli büyük ve su aynasını görmek zor. Doyran ormanı tipik bir su basar orman, deltanın farklı yerlerindeki düğün ciçeklerini burada da tüm su yüzeyini kaplamış şekilde görmek çok hoş oldu. Kokuları da öyle. Bu ormanda leylekler, balıkçıllar ve ötücü kuşlar ürüyor.

Karaboğaz Gölü’nün ortasından geçen bir yol var. Bu yol bir hayli bozuk. Öyle ki, araçla buradan geçmek çok dikkat gerektiriyor ancak yolun keyfi akşam üzeri bir başka. Burada kuşlara ve seslere yakın oluyorsunuz ki o yoldan araba ile geçtiğime değdi. Kuş fotoğrafı çekmek için güzel bir ışık vardı.

Sakarmeke (Kızılırmak Deltası, Karaboğaz Gölü).

Delta’da işim bitince Sinop, Sarıkum Gölü’ne geçtim. Sinop, Sarıkum Gölü’nde 2015 yılında Kuş Atlası için bulunmuştum. Yaz sıcağında yavrularını besleyen dişi küçük sinekkapan kaydı türün o bölgeden alınmış ilk kesin üreme kaydıydı. Bu seferki gidişimde yalnız gezen erkek dikkuyruk sürpriz oldu. Sazlar arasında bir beliren bir kaybolan balabanla oylanadık biraz. Yanı sıra buradaki orman çok keyiflidir. Göl etrafında ördek görebilirmiyiz diye dolandık ancak yoğun su bitkileri nedeniyle göremedik. Yoğun sazlıkların arasındaki olası su aynalarını görmek için uçangöz kullanmak gibi farklı yöntemlerle araştırma yapılabilir.

Ve Yeşilırmak Deltası, Amasya’nın içinden geçip dağlar arasından yol bulup da Karadeniz’e dökülen Yeşilırmak süreç içinde devasa bir ova oluşturdu. Bataklıklarında çokça bataklık kamışçını duyduğum bu alanın deniz kıyısında çok sayıda tarakdiş görmek şaşırttı beni. Kara gerdanlı dalgıçların bu zamanda etrafta olması çok garip olmasa da tarakdişleri yadırgadım. Tüm bunları geride bırakıp nehrin denize döküldüğü alana yakın bir yere gittiğimde yine yeniden teleskopla denizi aramaya başladım. Hedefim kadife ördeklerdi. Sağdan sola doğru denizi tararken kara gerdanlı dalgıçlar oradaydı, derken 4 kadife ördek sakin denizin üstünde gözüme iliştiler. Bir hayli şaşırdım ve kertik atmanın heyecanıyla doldum. Saat 15:13’tü. Sonrasında batıdaki bir kaç noktada, hatta dev bir iskelenin üzerine de çıkıp kadife ördek ve diğerlerini aradım.

Son çalışma alanım, Tokat’taki Kaz Gölü oldu. Burada yine Kuş Atlası için bulunmuştum. Etrafını çok sevdiğim bir sulak alandır. Bu gidişimde Kuş Atlası için çalıştığım yerlerin yanından geçtim. Çok keyifli ilkbahar arazi çalışmaları yaptığım bu alanda yıllar sonra bulunmak çok güzeldi. O günleri andım. Bu seferki gelişimde alanda küçük kartal, pasbaş patka, yılan kartalı, turna, leylek, kızkuşu gibi çok sayıda türü gördüm. Verimli bir araziyi burada da tamamladıktan sonra 9 günlük arazi çalışmamı bitirmiş oldum. Dönüş yolunda yaz atmcası ile karşılatım ki ilk geldiğim sene de bu nokta yakınlarında bir yerde yaz atmacası görmüştüm.

Yaz atmacası (Tokat, Kaz Gölü yakını)

Bu süre içinde yeni insanlarla tanıştım, tanıdıklarımla bir araya geldim. Hem sürprizli hem de nostaljik geçen bugünleri yazarak kalıcı kılmak istedim. Sık sık arazide çalışan biri olarak çok anı biriktiriyorum. Eskiden uzun uzun yazmazdım ancak artık kalıcı olmaları gerektiğini düşünerek detaylıca yazmaya başladım. Öyle çünkü bu çalışma sırasında 206 kuş türü için oluşturduğum 2600 satırdan fazla gözlem kaydımı ve ses kayıtlarımı veri tabanlarına kaydettim, e gözlem günlüğüm de olmalı bu durumda. 🙂

Kızılırmak Deltası, Bafra Burnu’nda böyle bir gün batımına tanık oldum. Maalesef fotoğraf gerçeği yansıtamıyor.

Bu yazıdaki tüm fotoğraflar bana aittir.

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın